SOSYAL MEDYA

27 Ocak 2021 Çarşamba

Irmak Erkan - Öylesine Bir Gün

 ÖYLESİNE BİR GÜN

Irmak Erkan

 Susuyorum. Sözlerim bitti. Kalkıp gitmeliyim. Ama benden kalmamı, yeni şeyler söylememi bekliyorlar. Adam, elindeki tükenmez kalemi az önce ben konuşurken aldığı notlarının üzerinde gezdiriyor. İnceliyor, heyecansız. İşi bitince yanındaki kadına uzatıyor. Kadın göz ucuyla bakıyor. Dudaklarını büzüyor. Sevimsiz, tekinsiz, uzadıkça uzayan bir sessizlik…

 ‘Sizden öncekiler daha farklı şeyler anlattılar’ diyor adam. Alnım ve çenem kaşınmaya başlıyor. Terliyorum. Kadın başörtüsünü düzeltiyor, masadan kalkıp mutfağa gidiyor. Önce demlenen çayın ıslığını sonra arka odadan gelen bebek ağlamasını duyuyorum.

 ‘Bu kullanacağınız cihazı önermediler, daha başka bir markayı tavsiye ettiler.’ Tavanda cılız bir floresan. Nemli duvarda kocaman bordo bir Kâbe halısı, bir uçtan bir uca uzanıyor. Gözlerimi kırpmadan kendi babamın oturduğu eve de aynı cihazı taktığımı söylüyorum. Bu kez karısına sesleniyor. Kadın ile kucağında bebeği, birbirlerine gülümseyerek geliyorlar. Kadın kocasının uzattığı listeye bakarken gülümsüyor. Ben de gülümsüyorum. Adam da gülümsüyor ilk kez. Kartopu gibi yumuşacık, yumuk yumuk, huzur dolu, pespembe bir anlaşma olacak birazdan.

                ‘Biz bir değerlendirelim, sonra sizi ararız’, diyor kadın telaşsızca kollarından kayan bebeği omzuna doğru hoplatırken. Gözlerim bebekte takılı kalıyor.

 Bebeğin pembe yüzü ağzını kapatıp açtıkça morarmaya, kırış kırış olmaya başlıyor. Mutfaktan burnuma ulaşan çay kokusu ekşiyor, acılaşıyor. Defterim yapış yapış masanın üzerinde. Alıp çantama koysam? Örtü üstünde halka halka bardak izleri… Tuvalet kokusu… Masada birbiri ile fısıldaşan iki dev fare… Dışarı çıksam… Farelerin yavrusu viyaklıyor… Sokak karanlık… Trafik… Aysun.... Canım bu akşam çok geç geleceğim beni bekleme iki görüşmem daha var… Aysun’un omuzları yeşil elma, sırtı lavanta kokar… Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Velilerle yemek sözümüz var, senin aklın nerede? Meteler yaz tatilini teknede yaparlar… Şakşuka, biber borani, bir de kuzu beyin hazırlatıyorum der, beyaz gömlekli garson… Canım ver şunun tabletini, bağırıp durmasın, iki çift laf edemedik… Kırmızı ışıkta durmuşken Aysun’a çektiğin mesajları sil… Metelerin Trilye’ deki zeytinliği şimdi iki milyon olmuş… Oğlum iki dakika izin verin büyükler konuşurken lafa karışılmaz… Kârlı bir satış orgazm olmak gibi bir şey demiştin değil mi, Mete… Al hayatım, sana su getirdim, içine yeşil elma koydum… Abi sen müşterilerin karşısında ereksiyon mu oluyorsun ya?.. Mete kahkaha atar… Aysun yalandan kahkaha atar… Borani çok acıdır… Çocuklar ağlar… Fare yavrusu viyaklar… Kârlı satış… Anne ve baba fare konuşmaya başlarla… Ev biraz nemli o yüzden kokuyor... Bütün tuvaletler aynı kokar... Masa örtüsü muşamba, muşamba iz yapar… Anneannemin evinde de muşamba örtü vardı... Çay sevmem… Pek çok kimse sever… Bebek sustu… Kadın ve adam kalkacak mıyım diye bana bakıyor…

 Ne kadar tatlı bir şey bu, kız mı erkek mi? Bizimki büyüdü artık üç yaşında küçüğü, ama bir de abisi var diyorum. Uykusuz, yalnız, arka arkaya küs geçen geceleri; tartışmaları; yere çalınan tencereleri; çarpılan kapıları; gözyaşlarımızı değil umutlarımızı; bir türlü gerçekleşmeyen hayallerimizi; hep birlikte güleceğimiz, oyun oynayacağımız, şarkı söyleyip kitap okuyacağımız sabahları; küçüğünün ilk, anne yerine baba deyişini; artık kakasını da söylediğini (bu disiplini almış olması adam ve kadın tarafından ciddi bir baş hareketiyle onaylanıyor) anlatıp sonunda çocukların tek kalmaması gerektiğini; mutlaka bir kardeş de olması gerektiğini; anne babaların endişelerinin yersiz olduğunu; onların alınyazısının, çalışacakları işin, kazanacakları paranın şimdiden belli olduğunu eklemeyi ihmal etmiyorum. Kadın adama bir şeyler mırıldanıyor. Sonra bana dönüp, birisine inanmak, güvenmek istediklerini söylüyor. Adam da başıyla onaylıyor. Benim anlattıklarıma içlerinin ısındığını, iyi birisine benzediğimi, biraz indirim yaparsam işi bize vermek istediklerini söylüyorlar.

 Ben defterimi açıp hesapları tekrar gözden geçirirken kadın mutfaktan bir fincan çay getirip masanın çiçek desenli muşambasının üzerine koyuyor.

 ……..

 Sokakta yürürken Cüneyt i arıyorum. Bu akşam görüştüğüm kişilerle anlaştığımı, yarın sabah ilk iş depoda kapının arkasında bekleyen klimayı hazırlamasını ve bu adrese getirmesini söylüyorum.

 Telaşla, aman abi, onu takma, o cihaz bozuk,diyor. Arabanın kapısını açarken caddenin karşısında, çöp kutusunun yanından hızlıca simsiyah, küçük bir karaltının geçtiğini görür gibi oluyorum.

 Sen o ucuz olan cihazı gönder, ben ikna ettim, sorun yok, diyorum. / 30.06.2020


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Feridun Andaç

  KENDİ BAKIŞINDA BİR SES OLABİLMEK                                                                                                         ...