SOSYAL MEDYA

31 Mart 2021 Çarşamba

Prof. Dr. Hakan Yaman

 

JO SPENCE’IN KENDİ OLMA MÜCADELESİ

 

Fotoğraf  insanoğlunun deneyimlerini ifade etmek için güçlü bir duygusal araç olmuştur. 19. yüzyılda fotoğrafın icadından kısa süre sonra, fotoğraf tıbbın hizmetine de sunulmuştur. Fotoğrafın anlamı ve gerçekliği yansıtması konusu ise bir süre sonra tartışma konusu olmuştur. Fotoğrafta çıplak gözle göremediğimiz, ancak bir fotoğraf makinesinin yakalaması olası olan bir durum olduğu anlaşılmıştır. Bu duruma Benjamin W optik bilinç dışı adını vermiştir. Örneğin koşan bir atın ayaklarının zemine temas edip etmediği fotoğrafın sunduğu bilgi ile anlaşılmıştır. Benjamin’e göre fotoğraf bize gerçeği sunmasa bile bilinçdışına bir kapı araladığını ifade eder. Yani fantezi, hayal, anı ya da korkuların açığa çıkmaları için bir yol sunar. Fotoğraf farklı mecralarda kullanılmaya devam ederken, yetmişli yıllarda mental terapilerde kullanılmaya başlamıştır. Seksenli yıllarda ise Spence ve Martin bu gelişmeler çerçevesinde kendi pratiklerini geliştirmişlerdir. Bu pratiklerin terapötik amaçları varken, kadın hakları ve kültürel kuramları da derinden etkilemişlerdir.               Re-enactment fototerapisi olarak adlandırdıkları yaklaşımları ile bireyin özünün bir dizi kurgu, hakkımızda söylenen, birbirleriyle ilgili öykülerin yarattıkları ağı kullanarak anılar taranır. Kendi öykülerimiz ile görüşlerimiz arasındaki uyumsuzluk ortaya çıkarılır. Spence ve Martin’in kullandıkları diğer bir teknik aile albümünün incelenmesidir. Danışanlar seanslara aile albümlerinden kendileri için önemli olan bir

 

 

fotoğrafı getirirler. Başka nesnelerin yanı sıra bu fotoğraflarla gizli kalmış anıları, baskılanmış duyguları ve kişisel kimliklerini ortaya çıkarırlar. Spence J özelinde ise kadın temsiliyetini, kimliğini ve kadınlık konularını bu doğrultuda ele almıştır. Ancak kendisi, daha çok meme kanseri teşhisi sonrası hazırlamış olduğu ham otoportreleri ile bilinmektedir. Hastalığı sürecince kamu kurumlarında almış olduğu hizmetlerden memnun kalmamış ve öfke ve endişelerini otoportrelerinde dile getirmiştir. Bu çalışmaların sonucunda 1982 yılında The Picture of Health fotoğraf serisi ortaya çıkmıştır. Burada özellikle güç dengesizliğine ve hastalara karşı sağlık personelinin infantilizasyonlarına (bebek yerine konulmalarına) dikkat çekmektedir. Karşılaşmış olduğu bu muameleye, başına gelenleri fotoğraflar ile belgeleyerek ve edilgenlikten çıkıp etken bir nesne haline gelerek karşı koymaktadır. Artık hekimlerin tıbbi talimat ve söylevlerinin edilgen nesnesi değildir. Etken bir hal alırken, yine de hasta olarak çaresizliğinden, yaşadığı duygusal krizi aşmak için fototerapiden yararlanır. Fototerapi ile kanser tedavisinin kendisinden alıp götürdüğü bireyselliği yeniden geriye kazanmaya çalışmıştır. Fotoğraflarında bir bebek gibi giyinmiş haliyle infantilizasyona dikkat çekerken, diğer taraftan bireyselliğini geri kazanmak için, sağlık çalışanları ve toplumda güç sahipleri ile aynı seviyede durmaya çalışan görüntüler geliştirmiştir. 1986 yılında ise geliştirmiş oldukları fototerapi yönteminin bir el kitabı özelliği taşıyan “Putting myself in the picture: A political personal and photographic autobiography” kitabını basmıştır. 1992 yılında ise vefat etmiştir.

.



Fotoğraf 1: Expected, 1990.

Fotoğraf  2’de  (Jo Spence. Beyond the Perfect Image.) Spence’in sadece gövdesi görünür. Sol memesinde kitle vardır. Ameliyat öncesi kendisine bir işaret konmuştur. Kendisine bir nesne gibi davranılmıştır.

Fotoğraf  2: Jo Spence. Beyond the Perfect Image, 1985

Fotoğraf  3‘te  infantilizasyon (Infantilization, 1984-Pictures of Health) konusu ele alınır. Sağlık sistemi ve sağlık çalışanları hastaları erişkin yerine koymuyorlar.

Fotoğraf 3: Infantilization, 1984







 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Feridun Andaç

  KENDİ BAKIŞINDA BİR SES OLABİLMEK                                                                                                         ...