SOSYAL MEDYA

12 Ocak 2021 Salı

Necmiye Alpay ile Dilimiz (Berna D. Kutlar)

 “Edebiyattaki dil, edebiyat dışı dilden soyutlanmıştır ve ondan bir gömlek daha soyuttur. Edebiyat, bildiğimiz dünyayla ilintili olmakla birlikte, özerk dünyalar kurar ya da varsayar.”

Necmiye Alpay 1946’da Balıkesir’de doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Doktorasını Paris-Nanterre Üniversitesi’nde uluslararası iktisat alanında yaptı. Kısa süreli öğretim üyelikleri dışında, çevirmen, dil danışmanı ve yazar olarak çalıştı. 2001-11 yılları arasında Radikal gazetesinde yazdı. 2008-2016 arasında Milliyet gazetesinin aylık Kitap ekinde şiir konulu yazıları yayımlandı.

Necmiye Alpay’ın pek çok çevirisi ve dil ile ilgili yazılarını topladığı kitapları bulunmaktadır.

ALBATROS: Dil üzerine yapmış olduğunuz birçok çalışma ve bunları topladığınız kitaplarınız var. Bu konuda da etkin isimlerden birisiniz. Dil nedir ve dile bakışınızı bize kısaca özetler misiniz?

NECMİYE ALPAY: Dil zihnimizin ve bilincimizin biçimlendiği bir ortamdır. Aynı zamanda iletinin, iletişimin ve düşünmenin aracıdır. “Dil” deyince genellikle sözel dilleri anlıyoruz. Bunun dışında görsel diller, müzik dili, beden dili, sinema dili gibi pek çok türü de var. Ayrıca doğal diller ile yapay diller birbirinden ayrılır. Türkçe, Kürtçe, İngilizce vb., bunlar doğal dillerdir. Esperanto, bilgisayar dilleri, ütopik kurmacalarda yaratılanlar, bunlar da yapay olanlardır.

ALBATROS: Dili, “Dil Meseleleri Uygulama Üzerine Yazılar II” kitabınızda bir insana benzetiyorsunuz. Bu benzetmeyi bizim için biraz daha açar mısınız?

NECMİYE ALPAY: O benzetme bütünsel değildir, bir an için belirli bir açıdan yaptığım bir benzetmedir, bağlamı tam olarak şöyle: “Dili bir insana benzetelim: Ona zihinsel yaşamını besleyecek olanaklar sunmak yerine yasaklar ve teranelerle üstüne gidersek nasıl sonuçlara ulaşırız? Herhalde şimdiye değin ulaşılan sonuçlara.” (s. 21)

Dillerin zihinsel yaşamını beslemek, insanın zihinsel yaşamındaki gelişmeyle alışverişini sağlamak demektir. Dilin geçmişini, yani tarihini incelemek, yönelimlerini görmek, sözlüklerle, yardımcı kitaplarla desteklemek, bir yandan da dil ortamındaki yaratı ve ürünlere, edebiyat ve şiire ilgi göstermek gerekli. Bütün bunlar için anadilleriyle ilgilenmek isteyen insanlara olanak sağlamak en temel koşullardan biri.

ALBATROS: Yine aynı kitapta “Güncel ve tarihsel hayatlarımızın ne kadar boyutu varsa dillerimizin de o kadar boyutu var” diyorsunuz. Sizce cep telefonları dilimizin boyutunu değiştirdi mi, yoksa tamamen ortadan mı kaldırdı?

NECMİYE ALPAY: Güzel soru, biraz şiirsel olmuş. Cep telefonları, bilgisayarın küçüğü gibi, dilin boyutları da mı küçülüyor, gibi anlıyorum sorunuzu. Dilin çok boyutu var, ama endişenizde haklı olabilirsiniz. Telefon tıpkı dünyamız gibi dilimizi de geliştirebilir ya da sınırlayabilir, tamamen nasıl, ne yönde kullandığımıza bağlı.

ALBATROS: İnsanların dile bakışları, topluma bakışlarıyla koşut. Ya da insanların dile nasıl baktıkları, topluma nasıl baktıklarının göstergesi. Bu önermeye göre şu anda dil-toplum ilişkisi nasıldır?

NECMİYE ALPAY: “Dile bakış, topluma bakış” başlıklı yazımdan söz ediyorsunuz. O yazının konusu, dil kullanımında benim “toptancı” dediğim kavram ve söylemlerdir. Sözgelimi, ‘biz’ derken, ‘onlar’ derken, kimleri kastediyor, kimleri dışlıyoruz, bunun bilincinde olmak meselesi. Sözgelimi Türkçe, Türkiye’de yaşayanların ortak dilidir ama herkesin anadili değildir. Bu nedenle, bütün Türkiyelilerden söz ederken Türkçeye “anadilimiz” demek, farkında olmadan toptancılık etmek olur. Böyle bir bilinç düzlemine dikkat çekiyorum. Son otuz küsur yıllık tarihimizdeki sorunların bir bölümü bu tür toptancılıklarla yakından ilgili. Dilin ne kadar yaralayıcı olabildiğini kendi hayatımızdan da bilebiliriz.

ALBATROS: Sayın Alpay, bu söyleşi Türkiye’nin dört bir yanında şiir, öykü yazan, edebiyatla ilgilenen gönül insanlarının çabasıyla ortaya çıkacak bir fanzin için yapıyoruz. Siz, dile yıllarca uğraş vermiş bir kişi olarak, özellikle Türkçemize yeni girmiş olan FANATİC- MAGAZİNE sözcüklerinin kısaltılmasıyla oluşturulmuş bu ifade olan FAN-ZİN için Türkçe başka bir şey diyebilir miyiz? Sizin bir öneriniz var mı?

NECMİYE ALPAY: ‘Fanzin’ sözcüğü Türkçenin yanı sıra pek çok dile de yerleşmiş durumda. Böyle ‘dünya ortak kültür sözlüğüne girmiş epey sözcük var: radyo, televizyon, sinema... Bunları değiştirmeye çalışmanın dile bir katkısı olacağını sanmıyorum. Sözcük henüz çok yeniyken, ortak ve çok güçlü bir irade varsa, yerine Türkçesi konulabilir belki, ‘bilgisayar’ örneğindeki gibi. ‘Fanzin’ sözcüğünün bileşenleri de Türkçeleşmiş durumda bu arada!

ALBATROS: Hep dil üzerine konuştuk. Tabii ki dil edebiyatın aracı. Biraz da dil-edebiyat, dil-öykü, dil-şiir ile görüşlerinizi almak istiyorum. Gerçi hepsi başlı başına bir konu başlığı olabilir ama bize özetlerseniz…

NECMİYE ALPAY: Dil kitaplarımın ikisinde “Dil ve Edebiyat” başlıklı bölümler vardır. Edebiyat ve şiirle ilgili iki kitabımda da aynı ilişkiye her fırsatta değinilir. Daha genel bir planda kısaca şunu söyleyeyim: Edebiyattaki dil, edebiyat dışı dilden soyutlanmıştır ve ondan bir gömlek daha soyuttur. Edebiyat, bildiğimiz dünyayla ilintili olmakla birlikte, özerk dünyalar kurar ya da varsayar. Aslına bakılırsa diller de bildiğimiz dünyanın somutluğundan doğmuş, onunla ilintili sessel ürünler. Bunlara kabaca, hem iç içe hem de ayrı olan paralel evrenler diyebiliriz: 1) Bildiğimiz dünya; 2) Dil ve 3) Şiir ve edebiyat.

ALBATROS: Dili kullanmak elbette her edebiyat alanında önemlidir. Sizce özellikle şiir ve öykü alanında dili kullanmak ile ilgili olarak geçmişle bugün arasındaki fark nedir? Bu soruyu sormak istedim çünkü değişen dil kullanımı metnin yapısını da etkiliyor diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?

NECMİYE ALPAY: Edebiyatta dil kullanımı bir açıdan kuralcılıktan kuralsızlığa doğru olmuştur diyebiliriz. Şiir yazmanın belirli ölçü ve uyak kuralları, öykünün giriş gelişme sonuç çizgisinde olay örgülerine dayanması ve benzeri kurallar artık yok, yalnızca şiirde, yalnızca edebiyatta kullanılabilen mazmunlar da yok oldu ya da kural olmaktan çıktı. Ancak, kuralsızlık her şiir ya da öyküyü iyi kılmaya yetmediği gibi, belirli kurallara, diyelim hece ölçüsüne ya da aruza uyan bir şiir artık iyi olamaz demek de mümkün değil. Çok zengin bir dil, bir yapıtı şahane de kılabilir, kof hale de getirebilir. Bugün geldiğimiz noktada yaratıcı yazarın eli kolu daha serbest, ancak yaratıcının bu serbestliği ortaya koyduğu yapıt yoluyla hak etmesi gerekiyor. Bu da alımlamayla, eleştiriyle anlaşılabilir ancak.

ALBATROS: Bu söyleşiyi Albatros hazırlayanları ve okuyucuları için yaptık ancak bu bizim ilk sayımız ve çok heyecanlıyız. Bu heyecanlı edebiyatseverlere son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

NECMİYE ALPAY: Dergi ya da fanzin çıkarmak edebiyatla ilgilenmenin en has yollarından biri. Sizi kutluyorum, sorularınız için çok teşekkür ve sevgiyle.

ALBATROS: Bizi ilk sayımızda yalnız bırakmadığınız ve yol gösterici önerileriniz, bilgileriniz için teşekkür ederim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Feridun Andaç

  KENDİ BAKIŞINDA BİR SES OLABİLMEK                                                                                                         ...