SOSYAL MEDYA

31 Mart 2021 Çarşamba

Ayşegül Çetinkaya

 

BEN BİR ÇINAR AĞACIYIM

Ben, kadim Ege'nin bağrında yetişmiş yaşlı bir çınar ağacıyım. Neler gördüğümü nelere tanık olduğumu tahmin bile edemezsiniz. Üç maymunu oynarım; görmedim duymadım söylemedim...Lâl oldu dilim susarım yüzlerce yıldır.
Ama gönül gözleriyle görenler ve işitenler duyar fısıltılarımı...


Alabildiğine zeytinliktir etrafım. En yakın dostlarım bilge zeytin ağaçları...Kimi zaman gözyaşı dökeriz birlikte şahit olduklarımıza, kimi zaman Ege'nin deli rüzgârında coşarız çocuklar gibi...

Benim gölgemde doğurdu anası Memedi. Memet yavuklusuna aşkını benim kollarımda itiraf etti. Eli eline değdi ilk. Çocuklar saklambaç oynadı etrafımda...Sakladım onları ebelemece oynarken. Dallarımda salıncak kurup göklere tırmandılar neşe içinde. En mutlu olduğum anlar onlarla çocuklaştığım anlardı. Yapraklarım eşlik etti onların cıvıltısına sevinçle...

Hüsnü ağa ile Rasim ağa benim gölgemde el sıkıştılar Zeliha’nın başlık parası için...Sevdiği, başkasına gelin gittiği için, içini bana döktü, Osman. Vurdu şarabın dibine kederinden, ağladı için için...Bende ağladım duymadı...Sızdı kaldı dibimde, rüzgarları durdurdum üşümesin diye...Ses etmedim, uyusun, ıstırabı dinsin diye...


Şeyh Bedrettin geldi, soluklandı atının üstünde bütün ihtişamı ile...Dokundu, baktı uzun uzun gözleri, gözlerimde...Gözlerim olduğunu, nefes aldığımı hissetti...Tıpışladı gövdemi, hayır duası ister gibi...Ne yiğitler ne dervişler geldi geçti...Gölgemde soluklandılar. El açtılar yaradana. Bir oldum onlarla, nefesleri nefesime karıştı. Gönül selamı verip yola revan oldular. El salladım arkalarından...Yine gelin, yine gelin!


Ya kuşlar; kuşlar benim yaşam pınarım...En güzel şarkılarını söylerler yapraklarımın arasındayken. Püfür püfür güzelim Ege'nin rüzgârında kıpır kıpır yapraklarım saklar onları. Şaka şamata içinde hep bir ağızdan hayat verirler bana...Onlar yoksa yapraklarıma ne gerek, bana ne gerek var. Kuş cıvıltıları ruhumun gıdası. Telaşlı, ürkek coşkuları ömre bedel. Bende eşlik ederim onların coşkusuna. Kurtlarımı temizlerler didik didik. Mest olurum, uzatırım dallarımı yükseklere zevkle. Açarım ellerimi göklere, sonsuz bir şükranla. Ege güneşinin altında gözlerim kapalı.

Uzaklardan akıp gelen bir derenin çağıltısı duyulan içten içe...Onu dinlerim, sesinde huzuru bulurum. Kaynağı ta derinden hissederim. Kana kana içerim suyundan. Duyarım derdini içimde, kavuşmak istediği deniz, çok uzağında değil bilirim. Usul usul akar, hiç acelesi yok gibi. Dereler tepeler aşar, çakıl taşlarını sürükler peşi sıra bazen. Hiçbir şey onu durduramaz. Akar sabırla telâşsız...


Ah Ege rüzgârı...Misafirim olur bazen deli, azgın ve hiddetli. Direnmem, izin veririm sağa sola savurmasına beni. Hırsı geçsin, çıksın öfkesi...Elbet sakinleşir, yatışır şiddeti. Bilirim var bir sebebi...Anlarım yapması gereken çok işi, taşıması gereken çook bulutu var. N'apalım o da onun işi...Tadına doyulmaz keyfi yerindeyken. Homeros’un dizelerini getirir tatlı meltemler halinde ta Truva’dan.

Yolcular gölgemde soluklanırken yapraklarımla serinletirim onları. Çıt çıkarmam. Öncesiz ve sonrasız, zamanın durduğu o anda kendileriyle buluşmaları tek dileğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Feridun Andaç

  KENDİ BAKIŞINDA BİR SES OLABİLMEK                                                                                                         ...