Edebiyatımızda Nadide Bir Koltuk: Peyami Safa’dan;
MATMAZEL NORALİYA’NIN KOLTUĞU
İlk kez
1949’da yayınlanan “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” romanı her şeyden önce isminin
güzelliğiyle ilgimi çekiyor, merak
ettiriyor. Edebiyatımızda psikolojik tahlil yapma konusunda çok başarılı
bulduğum, dil ustası Peyami Safa'nın okuduğum diğer kitapları; Dokuzuncu
Hariciye Koğuşu, Fatih Harbiye, Bir Tereddüdün Romanı ve en sevdiğim eseri olan Yalnızız’dır.
Yazımızın konusuna dönersek; kitapta sayfaları çevirdikçe romana adını veren Matmazel Noraliya ile karşılaşmamız pek çabuk
olmuyor. Bir yıl önce hayata gözlerini kapamış olan Noraliya ile koltuğu ancak
ikinci bölümde, kahramanımız Ferit'in
adaya gitmesiyle karşımıza çıkıyor.
Romanda madde-mana kıskacında sıkışmış olan Ferit’in yaşadığı ruhsal ve
inançsal dönüşüme benzer bir yolculuğu daha önce yapan Noraliya'nın hikayesini
evin hizmetçisi Fotika'dan ve Ferit'in sonradan okuduğu günlüklerinden
öğreniyoruz.
Kahramanımız;
batılı yaşam tarzına sahip bir ailede, haz odaklı yaşayan baba ve bohem hayatı yaşayan bir anne
tarafından manevi açıdan beslenmeden büyütülmüş, kendi deyimiyle yoz ve
dejenere hayatı olan genç bir adam. İnançsız, ama sezgisel aleme yatkın olan
Ferit'le bir arayış ve bunalım döneminde
iken tanışıyoruz.
Ferit, tıp
fakültesinde dört yıl okuduktan sonra felsefe bölümüne geçiş yapmış, gelecekte
ne iş yapacağına, nasıl yaşayacağına karar verememiş; hassas, merhametli bir
delikanlıdır. Eğitiminde yaptığı alan değişikliği ile adeta kitabın genelindeki maddeden ruha yönelimi
simgelemektedir. Avrupa’da yaşayan babalarından hiçbir maddi destek alamadıkları
için Ferit ucuz bir pansiyonda yaşarken kız kardeşi, teyzelerinin yanına
sığınmış durumdadır. Ferit’i ve kardeşini teyzeleri ölüp, ondan kalan mirasla refaha erene kadar ruhen olduğu
kadar maddi olarak da sıkıntı içinde görüyoruz. Kahramanımız roman ilerledikçe
hem maddi sorunlarını çözmüş hem de manevi olarak huzura ermiş birine
dönüşüyor. Bu yolculuğunda aynı pansiyonda kaldığı Felsefe öğretmeni Yahya
Aziz, Ferit’e eşlik ediyor. Yazarın eserde felsefi fikirlerini Yahya Aziz
üzerinden anlattığını hissediyoruz.
Romanda
yalnız Ferit değil; batılı tarzda yaşayan Selma, Nilüfer, Suzy ve Cevdet Bey karakterleri
de huzuru bulamamışlar. Suzy evine davet ettiği genç erkeklerle kocasını
aldatırken eşi Cevdet Bey, farkında değilmiş gibi davranarak ev sahipliğini
sürdürüyor. Şeklen benimsenen batılı
yaşam tarzının onları kof bir kabuk haline soktuğuna şahitlik ediyoruz. İnsan
sadece maddi bir varlık olmadığından ruhunun, duygu ve inançlarının doyurulmadığı
durumda mutlu olması mümkün görünmüyor.
Romanda
toplumun kökleri korunarak bunun üzerine medeniyet inşası gerektiği fikri
savunuluyor. Bunu kahramanın inançlı bir insana dönüştüğünde iç huzurunu
bulmasından anlıyoruz. Ancak korunması gereken köklerin inanç anlamındaki
temsilcisi olan teyze ve pansiyon sahibi Vafi Bey; kitapta olumsuz karakterler
olarak önümüze çıkıyor. Teyzenin Allah'ın varlığıyla ilgili şüpheleri olduğu
halde alışkanlık olduğu üzere ibadet etmeye devamı; bunu yaparken de “Nefret
etmişimdir insanlardan. Elimden gelse her fenalığı yaparım onlara,” demesi, pansiyon sahibi Vafi Bey’inse, Ferit’in kız
kardeşinin pansiyona gelip gitmesine dahi karşı çıkan kaba softalığı, inancın
göstermelik yaşanmasına bir çeşit eleştiri mahiyetinde.
Kitapta çok yer tutmasa da Nermin
Teyzeyle beraber ilginç bulduğum başka
bir karakter; Ferit ile aynı pansiyonda yaşayan Tosun. Romatizmalarını bahane
ederek oturduğu divandan bile inmediğini bildiğimiz Tosun karakteri
yaptıklarıyla okuru şaşırtıyor. Roman içinde yazar bu renkli karakteri keşke
daha ayrıntılı işleseymiş diye düşündüm. Öldürmekten haz alan bu karakteri daha
ayrıntılı işleyerek yazarın akıcı üslubuyla bizi insan ruhunun dehlizlerinde
daha fazla gezdirmesini dilerdim.
Kitabın
ikinci bölümünde Ferit’in Matmazel Noraliya’nın evinde kalmaya başlamasıyla
beraber olaylar yön değiştiriyor. Hem Ferit hem de Matmazel Noraliya inanç ve
mâna düzlemine çekildikten sonra huzura kavuştukları için romanı pozitivizm
eleştirisi olarak da değerlendirebiliriz. Matmazel Noraliya Allah'a
teslimiyetten sonra ruhu huzur bulduğundan aynı dertten muzdarip Ferit için de
bir rehber işlevi görüyor. Matmazel Noraliya, asıl adıyla Nuriye; koyu katolik
ve koyu Müslüman iki ailenin ortak çocuğu olarak inançların çatışmasında arada
kalmış bir karakter. Sevdiğine kavuşamamış, mutluluğu çevresine şifa ve
mutluluk dağıtmakta bulan, spritüel yönü güçlü, müslüman, Allah sevgisiyle
teselli bulmuş bir kadın. Kitabın başında Ferit’in yaşadığı pansiyonda bir
takım açıklanamayan olaylar üst üste yaşanıyor peşinden Ferit, Matmazel
Noraliya ile psişik bir deneyim yaşayarak ruhi alemde onunla irtibata geçiyor
ve Allah inancına kavuşarak huzur buluyor. Aklın gücüne inanan, sorgulayıcı
Ferit için bu fazlasıyla hızlı bir dönüşüm olarak düşünülebilir mi onu da
okuyanların yorumuna bırakalım.
Mekan olarak
Karaköy’de ucuz bir pansiyonda başlayan olaylar Ferit'in iyileşmek amacıyla
Büyükada’ya gitmesiyle orada devam ediyor. Tebdili mekanda ferahlık vardır,
sözünü doğrular şekilde Ferit‘in adaya gitmesi ve Matmazel Noraliya'nın
koltuğuna oturmasını takiben ruhsal olarak iyileşme sürecine başladığını
görüyoruz.
Olaylar gece kapalı bir mekanda başlayıp, adada
açık havada ve gündüz sonlandırılarak dönüşüm mekânsal olarak da destekleniyor.
Osmanlı toplumunun batılılaşma sürecinden
başlayan ve günümüze kadar süren Türk toplumundaki sancıları Ferit özelinde; kulağında
yankılanan “Allah’ım” nidasıyla, babasının “Allah’a inananların hepsi,
bilaistisna ahmaktır,” sözü arasında sıkışmış hayatındaki dönüşümde görüyoruz.
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu/ Peyami SAFA- Ötüken Neşriyat/
İstanbul-Ağustos 2016/ 32. Basım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder