Dönüşen Yolcu
Kendimi oldum olası yolcu gibi hissetmişimdir; bitimsiz bir yolun, yorulmak bilmeyen yolcusu...
Bunda, ailemin göç öykülerinin etkisi olduğu kadar; okuduğum kitaplar, karşılaştığım yazarlarla edindiğim düşünceler/yaşama felsefesinin de payı olduğunu düşünürüm.
Kendi sürüklenişimi, içsürgünlüğümü de buna eklemem gerek!
Gelin görün ki, bu sürekli yolcu olma/yolda olma hali kitapların bana taşıdığı bir iksir. Buna yaşama ivmesi, görme yolculuğu tutkusu, öğrenme merakı da diyebiliriz.
Evet, bileşik kaplar gibi birbirine taşan, birbirini anlamlandırıp çoğaltan…
Bu anlamda eğer yoldaysanız, karşınıza çıkan her kitap/yazar size yeni düşünce aşıları yapabileceği gibi, yeni bakışlar edinmenize de kapı aralar.
Elbette burada öne çıkan sizin eleştirel düşünceden yana olup olmamanızdır.
Her şeyi benimseyen biri değildir yolda olan. Gene de kaygıları, kuşkuları olandır; yaşamdan, okuduklarından yana.
O da, kendi “yeni”sini yaratabilmek için “hakikat” ile “gerçek”arasında bir yolculuğun “kahraman”ıdır eninde sonunda. Buna “kendi olma” hali de diyebiliriz. Bu yöndeki seçimlerimiz her daim belirleyicilik kazanır, hatta yaşama rotamızı bile çizebilir.
Kuşkusuz burada imlediğim “büyük anlatı”lardır, onların yazarlarıyla aldığınız yoldur.
Örneğin; Homeros’tan, Shakespeare’den, Montaigne’den, Cervantes’ten, Dostoyevski’den onların “büyük anlatı”larından yolunuz geçmemişse yazıda/yaşamda nasıl kendiniz olabilirsiniz?
Albatros, Ekim 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder