SOSYAL MEDYA

27 Ocak 2021 Çarşamba

Yelda Başaran - Sıddartha Romanı Üzerine - Hayata Dair


HAYATA DAİR

Yazar, Siddartha’nın (Buddha) gerçeği arama ve özüne dönüş yolculuğunu anlatırken reformist bir bakış açısıyla inanç sistemlerini, bireyi yönlendiren öğretmen ve rehberlerin var olma nedenini de sorguluyor. Her okuyuşta kendinize ve hayata dair farklı çıkarımlar yapabileceğiniz çok katmanlı bir başucu kitabı. Akıcı bir ritmi ve masalsı bir uslubu var.

Sanskrit dilinde ‘siddha’ elde etmek, ‘artha’ bulan Siddartha ise aradığını bulan demek. Bulmak için aramanız gerekir ama Siddartha’nın arkadaşı Govinda’ya söylediği gibi ‘sürekli ararsan bulmaya fırsatın olmayabilir’. Bu nedenle dengede kalmak önemli.

Romanda nehir geçmiş ve geleceği olmadan akıyor gibi görünüyor. Bizler de kendimizi akışın huzuruna bırakıp sadece şimdiye odaklanmalıyız. Şimdinin gücünü fark edip sadece ana odaklanmalıyız. Geçmiş için yapabileceğimiz bir şey yok geleceği de ne ölçüde tasarlayabildiğimiz tartışılır. Kontrol edebileceğimiz tek zaman diliminin ‘yaşadığınız an’ olduğunu fark etmek önemli.

Bu farkındalık bize geleceğimizi tasarlamak konusunda yol gösterici olacaktır. Şimdiyi fark ederek bu temel üzerine geleceğimizi daha sağlam inşa edebiliriz.

Siddartha ‘bilgi aktarılıp öğretilebilir ama bilgelik asla’ diyor. Gerçekten bilgelik kelimelere ifade edilip aktarılamaz. Eylem, bilgeliği elde etmenin tek yoludur. Belki de kalbinizi boşaltarak yargısız yaptığınız bir yolculuktur. Yolculuk size aittir kimsenin sizin adınıza yazamayacağı bir yol hikayesidir. Şamanlara göre, bilgi suyun H20 olduğunu söyleyebilmek bilgelik ise onu yağmur olarak yağdırabilmektir. Bilgelik, eylemin gücüdür. Bilgelik akışta ve dengede kalabilmektir. Hayat içinde var olan her çeşit şiddete karşı bir duruştur. Hikayesini yazdığınız bu yolculukta öğrendiğiniz ve deneyimlediğiniz bilgileri hayatınızın seyrine yerleştirerek yaşamaktır. Bilgileriniz yaşamınız olursa evrenden size ulaşacak daha süptil (yüksek frekanslı) bilgiler için algınız da açılır.

Tasavvufta ‘bilgi okyanus gibidir ama herkes kabı kadar su alır’ denir. Bilgilerinizi deneyimledikleriniz ile harmanlayarak yaşarsanız kabınız da o ölçüde büyüyüp genişler.

Gönüllü acı insanı güçlü kılar ama sahiplenerek bağımlı hale geldiğimiz her şeyin bize acı verebileceğini de aklımızda tutmalıyız. Dünyada bizim olan hiçbir şey yoktur. Yolculuğumuzda bize eşlik eden canlılar ve nesneler vardır şükretmemiz gereken.

Romanda nehir iki farklı hayatı ayıran bir sınır gibi yorumlanabilir. Bir yanda münzevi hayat süren Samanalar diğer yanda ise hedonizme sürüklenme riski taşıyan gündelik yaşam tarzı ve çocuk insanlar.

Siddartha, yaşamın iki yönünü de deneyimledikten sonra nehirde akışın huzurunda yaşamayı tercih ediyor. Bu mutlak bir teslimiyet değil elbette. Zihnini sessizleştirerek nehre baktığı zaman aynı görüntüde, terk ettiği Brahman babasını, kendisini terk edip kaçan oğlunu ve kendi yansımasını birbirleri ile örtüşmüş olarak bir arada görüyor.

Hermann Hesse, ‘üç boyutlu gerçeklikte zaman’ kavramını da sorgulatıyor okura. Her şey anda mı gerçekleşiyor sorusunu da beraberinde sürükleyerek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Feridun Andaç

  KENDİ BAKIŞINDA BİR SES OLABİLMEK                                                                                                         ...